İş yeri hayatı en iyi ihtimallerle düşünüldüğünde bile hayatımızın üçte birini dolduruyor. Geri kalan üçte biriyle yaşantını sürdürmeye çalışırken, son üçte birlik dilimden fedakarlık yapıp daha az uyuyorsun. Bu da geri kalan sürelerin verimsiz geçmesini sağlıyor haliyle. Yine de hak etmeliyim diyorsun bazı şeyleri. Uğraş veriyorsun. Çünkü hakkınla kazanmalısın bazı şeyleri. İşsiz değilsin ne de olsa ve bu fazlasıyla iyi bir şey.
Türkiye’de işsizlik oranı 2015 Ocak verilerine göre %11,3 seviyesinde. İş yok, iş yok demeyin diye avaz avaz bağırıp çağıran amcalar, istiyorlar ki biz de onlar gibi ezilip hakkımızı aramayalım. Asgari maaş bile alamayan zavallılar(ın) emri altında çalışmak çok zor olsa gerek.
Asıl zor ve acı olan bayanların durumu. Çalışmak zor, bir bayan olarak çalışmak daha zor. Bireysel sorunlardan öte, genel olarak toplumumuzun iş hayatındaki iki ciddi problemi : Mobbing ve Taciz
Peki nedir mobbing? Ben bu terimi ilk olarak Prof. Dr. Üstün Dökmen hocamızdan duymuştum. Tanımını da ondan alalım.
Mobbing
İşyerinde diğer çalışanlar veya işverenler tarafından tekrarlanan saldırılar şeklinde:
- Psikolojik şiddet
- Baskı
- Kuşatma,
- Yıldırma,
- Duygusal taciz
- Rahatsız etme
- Sıkıntı verme
Mobbingi uygulayan zorbaların %81‘i iş verenler. Freud’un tanımlamasıyla nasıl bir ego yahut id ise bu (“İd”, içimizdeki doyumsuz hayvandır. Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. – wikipedia) son derece acımasız ve mide bulandırıcıdır. Mobbing, iş yerinde “duygusal” tacizdir.
Bir diğer nokta ise ki asıl değinmek istediğim nokta budur, iş yerinde cinsel taciz. Tanımını vermeme gerek olmadığını düşünüyorum, anında canlanabiliyor hafızada ne de olsa beraber gelen mide bulantısı ile birlikte. Bu oran ne yazık ki %42 ila %90 arasında değişmekte. Peki bu ne demek? Yani hemen hemen tüm bayanlar bu iğrenç tecrübeyi bir kez de olsa yaşamak zorunda kalıyor. En kötüsü ise susmak zorunda kalanlar. Ardından tehditler geliyor elbette. Çünkü bu zorbaların taktikleri klasik. Ve ne kadar eğitimli olursa olsun bayan, susmak zorunda hissediyor kendini ve suçlu psikolojisine bürünüveriyor. Kimseye söylemiyor bu olayı. Oysa ki suçlu tamamen karşı taraf!!!
Gel gelelim böyle bir şey başınıza geldi. Yapmanız gereken şey çok basit.
“Pek sayın tacizci beyefendi, yüksek müsaadenizle siz beni taciz ederken kameraya çekmek istiyorum, sesinizi de kaydedebilirim ona göre şikayette bulunacağım”
İzinsiz kayıt yapmak yasak çünkü. E adam milletin gözü önünde de taciz etmiyor, etrafı kolluyor ki şahit bulasın. Tacize delil isteniyor yani. Tecavüz olayına hiç girmeyeceğim, kanımı donduruyor yeterince.
İşte yasalarımız böyle bizim. Kadından yana değil. Kadın ne de olsa “kuyruk sallar” bir şey yapar ya. Sonunda daha büyük iftiralar gelir, işinden olur, rezil olur. Yani, Sadece ve sadece mağdurun beyanına dayanılarak, cinsel saldırı suçlaması açısından hüküm kurulması mümkün değildir.
Kırk yılda bir adalet(!) yerini buluyor ama. O da şöyle: “Başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratması insanın doğasına aykırı bir olgudur.
Hadi ya!
Cinsel taciz, aciz insanların işidir!
O zaman son zamanlardaki favori tweet ile bitiriş yapayım da az keyfimiz yerine gelsin:
Cinsel taciz olaylarında iki tarafta suçludur. Her ne sebeple olursa olsun bir erkeğin kadını rahatsız etmesi tacizde bulunması asla kabul edilemez. Ancaaak, kadınların genel ahlaka aykırı, etrafı rahatsız edici, nefsine hakim olmakta zorlanan erkekleri kışkırtıcı şekilde aşırı açık saçık giyinmesi hem sosyal hem psikolojik hem mantıksal hem de dini yönden yanlıştır. Zaten taciz tecavüz vakalarının bu kadar artmasında kadınların ölçüsüz çıplaklıklarının ve medyanın azdırıcı yayınlarının payı büyük. Yani taciz olaylarında kadınlar sütten çıkmış ak kaşık değil. bunu da bilsinler.