Ne münasebet efendim, kendi kendime konuşmuyorum. Yapmam öyle şeyler. Kendime soru sormuyorum. Ortaya yeni ve duyulmamış garibus kavramlar atmıyorum. Oldu canım!
-Bakar mısınız? Kişisel gelişim caddesi ne tarafta acaba ? Kendimi biraz caddeye sereceğim de 🙂
“Tam olarak bulunduğunuz yer ve an hanım efendi.”
-Çok mersi…
İnsan çok karmaşık bir kurum. Evet evet, insanlar birer kurum. Kimisi mucizeler deryası, kimisi elem-keder-tasa eşkenar üçgeninde en uzun kenar. Olur, olmaz mı, siz öyle her kenarı eşit olan eşkenar üçgenin en uzun kenarının olmadığını mı zannediyorsunuz… Bırakınız ….aşkına… görünüz artık… duyunuz… anlayınız… etrafınızda çığım çığım çığlık atanları. Hepiniz, her şeyi görmezden geliyorsunuz. Elinizi sadece uyurken kendi yastığınızın altına koyuyorsunuz… Üstelik o da yetmezmiş gibi açık fikirlilerin açık fikirlerini sömürmeye, yönlendirmeye ve onlara kota koymaya çalışıyorsunuz… Kınıyorum…
“Hayvanlara uzun uzun bakıyorum da ben de hayvanlaşıp onlar gibi yaşabilirim diyorum, hepsi kendi aleminde… Huzur içinde… Hallerinden sızlanmazlar… Ağlamıyorlar günahlarına, hiçbirinin mal, manat hırsıyla gözü dönmüş değil, hiçbiri kendi türünden birinin önünde diz çökmüyor… Hiçbiri ne dünyanın en mutsuzu, ne de en saygı değeridir…” (Walt Whitman)
Sayın Whitman şu da var; Hiçbiri önyargılı değil. Ve hayallerine, hayatlarına asla sınır biçmiyor, usandırmıyor bir diğerini. Belli ki içlerindeki vahşilik Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki ilk basamak için içgüdülerine kodlanmış. (Fiziksel ihtiyaçlar) Ve sahipsiz olanlar sert mevsimlerde sadece üşüyordur hepsi bu.
Evet, doğrudur insanlardan kendimi uzak tutuşlarım. Beynimizin süper gücünü kısıtlayarak ona roller biçen zihniyetler, hayallerini kelepçeleyip onları tutuklayan ruhlar beni deli ediyor. İmkansız’ cılıklar… Mücadele etmeden, emek vermeden yükselenler… Emek var ya ah o emek bu dünyadaki kötü şeyleri affeden yüce ve bereketli bir güç… Çocuk olmayı unutanlar böyle düşünüyor.. Oysa çocuk olmak demek, düşüncelerde fikirlerde planlarda özgür olmak demek. Ve bizler büyüdükçe özgürlüğümüzden sıyrılıp kodluyoruz kendimizi olumsuz ve imkansız olan her şeye…Sunay Akın ekliyor; “İçindeki çocuk demek, o çocuğu içine hapsetmek demektir. Neden hapsediyorsun? Hapsetme onu, o ol, çocuk ol. Özgürlüğünü teslim etmek, kendin ol, rahat ol.”
Bunca yorulmuşluğumun üzerine anti-açık fikirizm çemberinde ne işim var benim! Çocuğum ben, hayvanım ben… Çocuk bir hayvan…
Siz de çocuk kalın, temiz, duru, kilitlenmemiş, kısıtlanmamış, kodlanmamış… Sınır sizin beyninize bıraktığınız lekelerdir…
Sevgi ve açık fikirleriniz yolunuzu çocukluğunuza çıkarsın…
Sevgilerle..
Sizin bu hayatta hiç torpile ihtiyacınız yok. Toplumun eksik ekseninde birey olma üzerine oynanan her oyunun çözüm formülü gibi bir hayat tarzınız var. Başarılar
Çok teşekkür ederim, öncelikle okuyan gözlerinize sağlık, naif yorumunuzla verdiğiniz güç için sonsuz minnetler Fatih Bey… Sevgiler…