//

Elleri İle Toprak Attı İki Canın Üstüne

369 views

İbrahim hem yürüyor , hem boyunca mırıldanıyordu, belli belirsiz. Kucağında alacalı bulacalı bir kuşağın içerisinde bir bebek sarılı. Bebeğin başı İbrahim’in sağ kolundan dışarı sarkmış. Yüzü kan gibi kıpkırmızı. Bebeğin gözleri yumulu. Boynu ip incecik… Saatlerce yürüyen İbrahim tozu yarı beline kadar bir yandan da terk kokuyordu. İbrahim ha yürüyor ha mırıldanıyor . Ter, çizgili yüzündeki toza bulaşıp çamur haline gelmiş. Sağında solunda tarlalar ekin biçme vaktidir. Biçerdöver , saman ve buğday arabaları iş başı yapmıştı. Kadınlı erkekli tarlaya doğru giden yola sapmıştı İbrahim. Kucağındakini arabanın altına , ıslak çimenlerin üstüne koydu. Yanında sarı bir köpek , dilini bir karış çıkarmış uyuyordu. Arabaya tırmandı bir tas su aldı kafaya dikti. Yüzündeki çamuru sildi artan suyu kıllı göğsünden aşağı döktü.Sırtını tekere dayayıp oturdu. Ayaklarını uzattı. Ayakkabılarının altı yırtılmıştı . Sağdan soldan parmakları gözüküyordu. Tırnaklarında kir birikintisi vardı. Usulca tatlı tatlı ayaklarındaki çoraplara baktı…

Ötede , deste çekenlerden bir kadın su içmek için arabaya doğru yürüdü. Arabaya gelince bir başka türlü oldu .Çenesi sivrildi , titredi .

‘O nee ! ‘ dedi . İbrahim kardeş buralarda ne işin var ?

Gözünü arabanın altına dikti :

‘Vay ‘ dedi . ‘Vay Hatcem . Vay , sürmeli kızım.’

Eğildi; çocuğu kucağına aldı.

Boynu düşmüş çocuğun

‘Vay hatcem vay!

Bu çocuk çok yaşamaz İbrahim kardeş.

Bağrına basıp arkasını döndü çocuğu emzirdi , emzirdi , emzirdi…

İbrahim kardeş çocuğun emiyor. Dur Fatımayı çağırayım da emzirsin oda sütünü boşuna dökmesin .

Çocuğu İbrahim’in kucağına bıraktı. Tarlaya koştu etekleri zil çalarcasına alelacele gitti.

Fatıma çalışan kalabalıktan ayrıldı.

Gel Fatıma, Hatcenin çocuğu… Gel emzir…

‘Vay ‘,dedi kimse kimsenin kısmetini yemez . Duramaz oldum da sütümü toprağa akıtıyordum ki sen beni çağırdın.

kimse kimsenin …

Bebeği ilk emziren sivri çeneli kadın ;

Hatcem gibisi yoktu. Kız iken toprak kazmaya giderdik ,su taşırdık , Yüzü güleçti. Bir saçları vardı , bir kucak . Sarı saçlar…

Fatıma çocuğu doyurmuştu ama çocuğun gözleri yine kapalıydı. Yalnız çenesi oynuyordu.Çenesine ve solan dudaklarındaki sütü Fatıma eli ile silip bir öpücük kondurdu.

”Toprağa sağacaktım gayrı ” içini çekti . Vaayy Hatcem ‘dedi . Çocuğun böyle el aralığında mı kalacaktı ?

Hüzünlü bakışıyla Fatımayı çağıran kadın :

Kardeş , dedi Hatce nasıl öldü ?

Fatıma’nın kucağındaki çocuğu gören bir iki kadın işlerini bırakıp arabaya doğru geldiler.

Yırtık baş örtüsünden ak saçları çıkan hava ana paslanmış ellerini bir yukarı bir aşağı kaldırıp dizine vura vura … Ne o ? ”dedi. ” Hatcenin bebeği mi ? Vay Hatcem , sürmelim vaay .

Nasıl oldu da öldü yavrum ? Nasıl öldü Hatcem ?

İbrahim’in beli uzunluğunda yerden bitme Elif !

Nasıl öldü İbrahim ? Nasıl ettin ? İbrahim boyuna mırıldanıyordu.

Boynu önüne düştü gözleri doldu doldu taştı.

Ağlaya ağlaya yüzünden göz yaşlarına yol açmıştı o Hatcenin öptüğü göz bebeklerinden artık hep kan , acı ve yaş vardı.

Kalktı üstünü çırptı. Fatıma’dan çocuğunu aldı. Kollarına yatırdı öptü kokladı !

”Öldü,” dedi.’Doktora da gittim gene öldü . İğne yaptırdım gene öldü!

Hızlı hızlı yürüdü Hatceye koşar gibi yürüdü. Uzun bacaklarından daha uzun şalvarının yırtıklarından İbrahim’in ayağında ki çorabın şekli gözüküyordu. Abla Bak ! Hatcenin Çorabını İbrahim giymiş ! Beyaz atleti de dışarı sarkmıştı. Gidiyordu meçhule doğru, kadınlar arkasından baka baldılar.

Elleri paslanmış ana . Büzülmüş dudaklarını usulca oynattı.

Fıkara , baksana ne kadar dertli ? Hiç birimizin yüzüne bakamadı.

Avradı kendi öldürdü sankime ..

Yerden bitme avrat konuştu : Amaan anam , bakmamış hatceye, boyu devrilesice. Gezsin böyle kucağı çocuklu köy köy…

Gezsin! Götürmemiş on gün doktora . Ağ ağ ölmeseydi koca Emine , Hatce’yi kurban eder miydi o yaban ibrahime. Saçları ak ak olup ortaya çıkan Hava Ana !

Baktıracak biri bulabilir mi ?

Kim bakacak ki ?

Taze gelinler kendi çocuklarına bile zor bakıyorlar.

Fatıma:

Hatce , çocuk düşkünüydü. Kuş gibi döner üstünde . Çocuklar onun yanında hep gülerler , hiç ağlamaz. Hatce Bir nen çalardı içi yanardı insanın vaay vaay Hatcem…

Yerden bitme Elif :

Kör Hatce ne olucak . Çocukları ağlamazdı. Sinek kapışsın, kara sinek yesin haberi olmuyordu . Göz yok , neyleseydi kadın . Diyorlar ki ; ağzı diye çocuğun gözüne süt şişesini verirmiş . Vay Hatce Vaay…

Nereye gidiyor İbrahim ? Nereye götürüyor çocuğu ? Bu iş güç zamanı… Kim bakacak ?

Hava ana: Allah’ım ! Ne olurdu çocuğunda canını alaydın. Böyle ellere düşürmeyeydin ! Allah’ım . Vaayy Hatcem .

İbrahim yürüyordu…

Teri yüzünü yakmıştı. Ötede bir elma ağacı vardı. Gölgesine geçti. İç çekti, boynu incecik bebeği gölgesine bıraktı.Gömleğini çıkardı , terini sıktı. Az ötede çalıların üstüne serdi. Hatceyi mezara koyarken ki toprağıda üstüne bulaşmıştı. Toza toprağa bulaşan gömleği haftalarca çıkarmamıştı. Şalvarının paçası uzundu ve çamur içindeydi. Belinde ki çakıyı ile şalvarının paçasını kesti attı.

Çocuk bebe vızıldıyordu. Yüzünü gözünü kara sinekler kaplamıştı.

Sert bir el çarpmasıyla İbrahim sinekleri dağıttı. Kollarına aldı ; neen yavru ..Neeen.. Nennii… Vızıltı kesilmedi .

Hızlıca ayağa kalktı yaş gömleğini çalıdan hızlıca çekti gömlek bir yırtıldı . Gömleğini hemen giyip yola koyuldu. Bir taksi geçti tozu toprağa boyadı etrafı. İbrahim dayısının köyüne gidiyordu. Köpekler uyuyor. Ördekler yavrularıyla oynuyordu. Sağında ki inek yavrusuna süt veriyordu. İbrahim, koşa koşa yokuşu çıktı bir an düşücek gibi oldu. Dayısının evini buldu, kapının eşiğinde o ve bebek vızıldıyordu. Yüzü gözü kara sineklerle dolmuş bebenin teyzesi koşa koşa kapıyı açtı içeri aldı. ”Vayy Hatcem vay…” Kardeşim…

”İbrahim ! İbrahim hiç ne halde olduğundan haberin var mı ? Kendini toparla artık . Ölenle ölünmez ! ”

Ne olur ! Susturun şunu ağlamasın , yüreğim acıyor ! Teyze ! Teyze!

Boynu bükük bir şekilde duvara yaslandı İbrahim. Eve yeni gelen  gelinin üç aylık bir çocuğu vardı. İbrahimin bebesini kucağından aldı . Gelinin kucağına bıraktı. Gelin arka odaya geçti hemen emzirmeye durdu. İbrahimin dayısında iki gün kalmıştı . İkinci günün akşamı teyzesi boynu bükük bir şekilde ; İbrahim evladım

”yeni gelin ağlaya ağlaya , benim çocuğuma sütüm yetmiyor ! İbrahim ağam çocuğunu alsın yoksa benim çocuğum ölecek, ” dedi.

”Neen İbrahim neenn, ” diye mırıldandı. Deli divane gibi lal oldu. Durdu. Gömleğindeki tozları bakakaldı. Göz bebeklerinde , bebesinin ilk dünyaya gelişi vardı…

Çocuk halen vızıldıyordu. İbrahim helallik isteyip evden çıktı. İki adım attıktan sonra arkasını döndü : ”Yenge Alllah sana da bu açıyı yaşatmasın,”dedi. İbrahim yine yollara düştü. Ardından teyze bağırdı : İbrahim , Korucuk Köyüne git orada Refia Hanım’ı bul , onun da sütü var ! Mırıldandı mırıldandı sanki kendisiyle savaşıyormuş gibi bir hali vardı.

Çocuğuna süt bulamayan baba !

Çocuğuna süt bulamayan baba !

Ne olur senin elli avradın olsa !

Çocuğu ölmeye durmuş baba …

Koştu koştu yolda ak sakallı bir sofiye rastladı. Bu ne haldir kardeş ? Çocuğun boynu düşmüş. İbrahim’in boynu daha da düşmüş şekilde sofinin yanından hızlıca geçti. Mırıldandı yine ; şikayetim Allaha … şikayetim Allaha köyün ortasında paslı çeşmeden su dolduran kadınlar ve çocuklar.İbrahim’in halini görünce bu Hatce’nin kocası vaay vaay kadersizim …

Çocuğunda boynu düşmüş , gözleri içeri girmiş rengi bezi solmuş vayy vayy kadersizim .

Refia Hanım,ver oğlum biraz sütüm var.İbrahim gözleri yerde çocuğu uzattı. Refia Hanım arkasını döndü emzirdi emzirdi emzirdi…İbrahim ,ben Refia Hanımı arıyorum nerede bulabilirim ben Refia süt için geldiysen sütüm kesiliyor artık bugün yarın biter.İbrahim: Ne olur bari bittiği güne kadar emzirsen. Refia Hanım ,tarlam var ekin zamanı?Gözleri dolu dolu İbrahim cevap verdi ; ben ekerim, biçerim, şeker ve ekmekte getiririm . Yeterki vızıldamsın bebe .Refia Hanım’Allah kuluna kafidir.Her şerde bir hayır var , kabul o zaman’ dedi.İbrahim iş başına geçti Refia Hanım çocuk ile ilgilendi .Üçüncü gün Refia Hanımın sütü kesildi İbrahim mırıldandı yine Refia bacı bundan sonrada tarlanı ben eker biçerim, gözün arkada kalmasın ama birkaç gün muhlet ver bir sütü olan kadın bulayım. Refia Hanım kafasanı salladı gözleri

yerde …Bir nen çaldı yol boyunca İbrahim :

Bebek seni uyuturum neen neen

Bahçelerde büyütürüm neeen neeen

Karşı köye vardı hiç kimseyi bulamadı. Allah aşkına yardım edin! Bizim sütümüz çocuklarımıza yetmiyor, deyip.Kapıdan mahzun bir şekilde İbrahim’i çevirdiler.Yan köye gitti ayakları şişmiş ,parmak uçlarında su birikmişti.Sabahın seherinde köye vardı. Camiinin avlsuna gitti, imamı buldu. İçini döktü uzunca. Camiinin hoperlöründen imam ;sütü olan bacılar,Allah rızası için camiiye gelip bir yavruya süt versinler merhum Hatce bacının bebesidir, dedi.Bunu duyan köy ahalisnin eşlerinden hiç kimse gelmedi …

İbrahim mırıldandı yine:

Kalbim acıyor,

Gözlerim görmez oldu,

Dizlerim tutmaz oldu,

Bir süt ya Rab bir süt …

Yola düştü yine…

Fatıma,Hatce’nin bebeği için o kadar aglamıştıkı yataklara düşmüştü.Bir nen çalardı bacılar insanın yüregi titrerdi bir nen çalardı bacılar…

İbrahim yarı belinden aşağı toz içinde kalmıştı sağında ve solunda biçer döverler ve çalışan insanlar vardı. Hiç kimse başını kaldırp bakamadı İbrahim ve bebesine. Burnuna keskin kokular geliyordu ayaklarına baktı,gömleğini kokladı halen kokuya bir mana veremiyordu nerdendi bu koku ? Çocugun başı sağ omuzunun üstündeydi sarkmıştı ince boynu. Gözleri çukura bakmış,göz kapakları renk değiştirmiş kemikleri gözüküyordu buruş buruş olmuştu yuzundeki derinin teni değişmişti, çenesi düşmüş, ince dudakları içeri çökmüştü. Açık agzına vızıl vızıl kara sinekler girip çıkıyordu. İbrahim, iki tizi üstüne çöktü, başını bebesinin başının üstüne koydu. Elini ayağını öptü, neen söylicem uyan yavrum! Yüregim acıyor yavrum bak bana. Gözlerimden kan damladı , yaş kalmamıştı başka akacak. Aldı sağ koluna ince boynunu tutarak baktı yürüdü baktı yürüdü. Hatce’nin mezarına geldi. Hatce’nin mezarını kazdı, gözleri kör olan Hatce’nin ;kalbi gözlerinden daha iyi görüyordu mezarının içine bebesini koydu. Bak yavrum annen! Onun sütü var, dedi. Elleri ile toprak attı iki canın üstüne. Başını Hatce’nin mezar taşına dayadı yine mırıldandı :

Hatcem bende süt istiyorum …

Hatcem bende süt istiyorum …

Benide al yanına kurban oldugum …

O günden sonra İbrahim’e deli dediler. Kırlarda gezer; Hatce koş koş bebem koş koş der dururmuş…

1993 yılında Erzurum da doğmuş. İlk okul çağlarında İstanbul'a taşınmış.
Anadolu Lisesinde yazı hayatına yelken açmış .İstanbul Medeniyet
Üniversitesinde TDE okumaya devam etmektedir.
Deneme \Öykü \Şiir\Eleştiri ve Biyografi  üzerine; yazar ,çizer, okur  ve
eleştirir. Çok okur az yazar çok dinler az konuşur.Kemal Tahir, A.Hamdi
Tanpınar , Franz Kafka ve N.F.Kısakürek yol haritalarıdır .
Acizliğini bilen: Rabbini bilir felsefesini kalbinde taşımakta.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.